10 Nisan 2009 Cuma

İslam Ahlakı Terörün Tek Çözümüdür

Öncelikle belirtmek gerekir ki, uçakları kaçıran teröristler Müslüman isimleri taşıyor olsa bile, işledikleri cinayetlere "İslam terörü" denemez. Eğer Hıristiyan olsalar, "Hıristiyan terörü" veya Yahudi olsalar "Yahudi terörü" denemeyeceği gibi. Çünkü, din adına masum insanların öldürülmesi mümkün değildir. Unutmamak gerekir ki, New York'ta, Washington'da, Madrid'te, İstanbul'da ya da Londra'da öldürülen insanlar arasında, Müslümanlar da vardır.

Din ahlakı, sevgiyi, merhameti, barışı emreder. Terör ise acımasızdır; kan dökmek, öldürmek, acı çektirmek ister. Dolayısıyla bir terör eylemine fail ararken, kaynağı dindarlıkta değil dinsizlikte, materyalist düşüncedeki insanlarda aramak gerekir. Tetikçilerin hangi ismi taşıdığı, kimliklerinde ne yazdığı önemli değildir. Masum insanları göz kırpmadan öldürüyorlarsa, gerçek dindar değildirler. Allah'tan korkan bir insan haksız yere cana kıymaz. Bu nedenle, "İslami terör" kendi içinde çelişkili ve son derece hatalı bir kavramdır. Çünkü İslam dininde hiç bir şekilde teröre yer yoktur. Aksine, İslam'a göre "terör" olarak adlandırdığımız eylemler büyük bir suçtur ve Müslümanlar bu eylemleri engellemek, yeryüzüne barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar.

Bir dini tanımanın en doğru yolu, o dinin kutsal kaynağını incelemektir. İslam'ın kutsal kaynağı Kuran-ı Kerim'de anlatılan ahlak modeli, bugün "İslam" dendiğinde bazı Batılıların zihninde oluşan imajdan tamamen farklıdır. Kuran ahlakı, sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, fedakarlık, tolerans ve barış kavramlarına dayanmaktadır. Bu ahlakı gerçek anlamda yaşayan bir Müslüman, son derece kibar, ince düşünceli, hoşgörülü, güvenilir, uyumlu bir insan olur. Etrafına sevgi ve saygı duyar, huzur ve yaşama sevinci verir.

İslam barış ve esenlik dinidir

İslam kelimesi, Arapçada "barış" kelimesiyle aynı anlama gelir. İslam, Allah'ın sonsuz merhamet ve şefkatinin yeryüzünde tecelli ettiği, huzur ve barış dolu bir hayatın tesis edilmesine vesile olan bir dindir. Allah tüm insanları, yeryüzünde merhametin, şefkatin, hoşgörünün ve barışın yaşanabileceği model olarak İslam ahlakına çağırmaktadır. Bakara Suresi'nin 208. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:
"Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır."
Ayette görüldüğü gibi Allah, insanların "güvenliği"nin ancak İslam'a girilmesi, Kuran ahlakının yaşanmasıyla sağlanabileceğini bildirmektedir.

Allah bozgunculuğu lanetlemiştir
Allah, insanlara kötülük yapmaktan sakınmalarını emretmiş; küfrü, arabozuculuğu, fıskı, isyanı, zulmü, zorbalığı, öldürmeyi, kan dökmeyi yasaklamıştır. Allah'ın bu emrine uymayanlar, ayetin ifadesiyle "şeytanın adımlarını izleyenler" olarak nitelendirilmiş ve açıkça
Allah'ın haram kıldığı bir tutum içerisine girmişlerdir. Kuran'da Yüce Allah'ın bozgunculuk çıkaranları sevmediği şöyle bildirilir:
"Allah'a verdikleri sözü, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar, Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar, lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir." (Rad Suresi, 25)
"Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez." (Kasas Suresi, 77)
Allah, terör ve şiddeti kapsayan her türlü bozgunculuk hareketini yasaklamış ve bu tür bir eylem içinde olanları lanetlemiştir.
İslam, düşünce hürriyetini ve hoşgörüyü savunur
İnsanların fikir, düşünce ve yaşam özgürlüğünü koruyan ve güvence altına alan İslam dini, insanlar arasında gerginliği, anlaşmazlığı, birbirlerinin hakkında olumsuz konuşmalarını ve hatta olumsuz düşünmelenini dahi engelleyen ve yasaklayan emirler getirmiştir.


İnsanların üzerinde fikri olarak bile en ufak bir baskı kurulmaması gerektiği Kuran'da şöyle buyrulmuştur:

"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır." (Bakara Suresi, 256)

"Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin." (Gaşiye Suresi, 22)


İnsanların bir dine inanmaya veya o dinin ibadetlerini uygulamaya zorlanması, İslam'ın özüne ve ruhuna aykırıdır. Çünkü İslam, inanç için özgür iradeyi ve vicdani bir kabulü şart koşar. Elbette Müslümanlar birbirlerini Kuran'da anlatılan ahlaki vasıfların uygulanması için uyarabilir, teşvik edebilirler. Ama asla bu konuda bir zorlama yapılamaz.

Bunun aksi bir toplum modeli varsayalım. Örneğin insanların ibadet yapmaya zorlandıklarını farz edelim. Böyle bir toplum modeli İslam'a tamamen aykırıdır. Çünkü inanç ve ibadet, sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapıldığında bir değer taşır. Eğer bir sistem insanları ibadete zorlayacak olursa, bu durumda insanlar o sistemden korktukları için sözde birer dindar olurlar.

Allah masum insanların öldürülmesini haram kılmıştır

Bir insanı suçsuz yere öldürmek, Kuran'a göre en büyük günahlardan biridi. Bu gerçek bir ayette şu şekilde bildirilmiştir:

"Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır." (Maide Suresi, 32)

"Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır." (Furkan Suresi, 68)

Allah'ın sınırlarını koruyan bir insanın değil binlerce masum insanı katletmek, tek bir insana bile zarar verme ihtimali yoktur. Dünyada adaletten kaçarak cezadan kurtulacağını sananlar, öldükten sonra, ahirette Allah'ın huzurunda verecekleri hesaptan asla kaçamayacaklardır. İşte bu nedenle ölümlerinin ardından Allah'a hesap vereceklerini bilen Müminler Allah'ın sınırlarını korumakta büyük bir titizlik gösterirler.

Allah, Müminlere şefkatli ve merhametli olmalarını emreder

Bir ayette Müslüman ahlakı şöyle anlatılmaktadır:

"Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır." (Beled Suresi, 17-18)

Allah'ın, ahiret günü kurtuluşa erenlerden olmaları, rahmetine ve cennetine kavuşabilmeleri için kullarına seçip beğendiği ahlakın en önemli gereklerinden biri merhametli olmaktır.
Kuran'da tarif edilen İslam son derece modern, aydınlık, ilerici bir yapıya sahiptir. Gerçek Müslüman, herşeyden önce, barışçıl, hoşgörülü, kültürlü, aydın, dürüst, sanattan ve bilimden anlayan, medeni bir kişilik yapısına sahiptir.

Kuran'ın getirdiği güzel ahlakla yetişen bir Müslüman, herkese İslam'ın öngördüğü sevgiyle yaklaşır; her türlü fikre karşı saygılıdır; estetiğe ve sanata değer verir, olaylar karşısında her zaman uzlaştırıcı, gerilimi azaltan, kucaklayıcı, itidalli davranışlar sergiler. Böyle insanların oluşturdukları toplumlarda ise, bugün en modern devletler arasında gösterilen ülkelerden daha gelişmiş bir medeniyet, yüksek bir toplumsal ahlak, neşe, huzur, adalet, güvenlik, bolluk ve bereket hakim olacaktır.

Allah Hoşgörüyü ve Affediciliği Emretmiştir

Kuran-ı Kerim'in Araf Suresi'nin 199. ayet-i kerimesindeki "Sen af yolunu benimse" sözleriyle ifade edilen "affedicilik ve hoşgörü" kavramı, İslam dininin temel kaidelerinden birini oluşturur.

İslam tarihine bakıldığında, Müslümanların Kuran ahlakının bu önemli özelliğini sosyal yaşama nasıl geçirdikleri çok açık bir şekilde görülür. Müslümanlar ulaştıkları her noktada, hatalı uygulamaları ortadan kaldırarak hür ve hoşgörülü bir ortam oluşturmuştur. Din, dil ve kültür bakımından birbirine taban tabana zıt olan halkların aynı çatı altında barış ve huzur içinde yaşamaları sağlanmıştır. Nitekim büyük bir coğrafyaya yayılmış olan Osmanlı İmparatorluğu'nun varlığını yüzyıllarca devam ettirebilmesindeki en önemli nedenlerden biri, ılımlı ve anlayışlı devlet yönetimidir. Asırlardır hoşgörülü ve şefkatli yapılarıyla tanınmış olan Müslümanlar, her zaman dönemlerinin en merhametli ve en adil kişileri olmuşlardır. Bu çok uluslu yapı içinde Osmanlı halkları yıllarca mensubu oldukları din ahlakını özgürce yaşamışlardır.
Gerçek anlamda Müslümanlara mahsus olan hoşgörü, ancak Kuran'ın emrettiği doğrultuda uygulandığında tüm dünyaya barış ve esenlik getirir.
Nitekim Kuran'da "İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost (un) oluvermiştir." (Fussilet Suresi, 34) ayet-i kerimesi ile bu özelliğe dikkat çekilmiştir.

Tüm bunlar, İslam'ın insanlara öğütlediği ahlak özelliklerinin, dünyaya barış, huzur ve adalet getirecek erdemler olduğunu göstermektedir. O nedenle terör olaylarının son bulmasının tek yolu gerçek İslam ahlakının insanlara öğretilmesidir.

e-mail: info@turkislambirligi.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder